Bazen bir 'Selam' mesajı, hayatınızın en büyük pişmanlığına dönüşebilir."
Gecenin kör saati. Mavi ışığın aydınlattığı yalnız bir oda ve sessizliği bölen o tanıdık bildirim sesi...
Her şey masum bir can sıkıntısıyla başladı. Ekranın diğer ucunda, tıpkı sizin gibi düşünen, aynı şakalara gülen, sanki yıllardır aradığınız o kafa dengi "dost" duruyordu. Muhabbet koyuydu, samimiyet gerçekçiydi. Yalnızlık, yerini "sonunda beni anlayan birini buldum" hissine bırakmıştı.
Ancak sanal dünyanın maskesi düşmeye başladığında, o samimi kelimelerin ardına gizlenmiş karanlık ve mide bulandırıcı niyetler gün yüzüne çıkacaktı. Arkadaşlık sanılan şeyin aslında sinsi bir yaklaşma çabası, sohbetin ise bir avlanma taktiği olduğunu anlamak çok uzun sürmedi.
Dostça bir reddedişin öfkeye, öfkenin takıntıya, takıntının ise bitmek bilmeyen bir tacize dönüştüğü o ince çizgi...
Engellenen numaralar, kapatılan hesaplar ama bir türlü susmayan e-postalar... Yanlış Frekans; dijital dünyanın arka sokaklarında başlayan, saflıkla başlayıp lanetle biten, gerilim ve pişmanlık dolu gerçek bir hikaye.
"Başımıza bela aldık. Hem de çok büyük bir bela...